Kalebodur’un, mimarlık sektörünün gelişimine katkıda bulunmak amacıyla hayata geçirdiği, mimarlığı anlama ve dünyada ses getiren mimarları yakından tanıma imkânı sunan ‘Kalebodur'la Mimarlar Konuşuyor, genç ve yetenekli bir mimar olan Habibeh Madjdabadi’yi ağırladı.
Söyleşide mimari tasarımda kültür ve coğrafyanın önemini vurgulayan Madjdabadi, mimarlığı bir "büyük enstalasyon" olarak görüyor ve ustalarla iş birliği yaparak, geleneksel el sanatlarını yeniden canlandırmayı amaçlıyor.
Habibeh Madjdabadi, İran'ın mimarlık ortamındaki zorluklara rağmen, projelerine özgün bir yaklaşım getiriyor. Müşterilerinin tutkusu ve toplumsal perspektiflerin evrimi, onun kaliteli mimarlık potansiyeline olan inancını güçlendiriyor.
Söyleşinin tamamını mimarlarabulten.com adresinden veya Kalebodur Youtube sayfası üzerinden izleyebilirsiniz.
Celal Abdi Güzer: ...Eleştirel düşünme dediğinizde bu sadece bir mimari ürünü anlamanın ve değerlendirmenin bir yolu değil, aynı zamanda tasarım yaparken bağlı kalınan bir süreç. Her tasarım aynı zamanda eleştirel bir süreç. Sadece ne yapacağınıza değil, aynı zamanda ne yapmayacağınıza da karar verir ve sınırları belirlemeye çalışırsınız. Bu anlamda bence bu gelenek, yerellik veya yerellik ile küresel ölçek arasındaki gerilim önemli bir referans haline geliyor. Sizce de öyle mi?
Habibeh Madjdabadi: Tarihe ve geleneklere nasıl baktığımı açıklayayım. Tarihimizin bazı yönleri geçmişte noktalanmışlar. Bazı problemler, mühendislik problemleri, yapı problemlerine kemerlerle, mimarinin formuyla çözüm bulunmuş. Bu yüzden tarih hakkında konuştuğumda tarihi mimarinin formundan bahsetmiyorum. Bazı yönleri zaman içinde günümüze kadar devam etti -coğrafi yönler gibi. Tahran’da çok sert bir güneş ışığı var. Bin yıl önceki mimarlar da aynı sorunla karşı karşıyaydı ve aynı coğrafi meseleleri söylüyorlardı, ben de bugün aynı coğrafi meselelerle karşı karşıyayım. Bu yüzden bazı mimarilerde atalarımdan ilham alabilirim, tarihsel mimarinin bazı boyutları günümüze kadar devam ediyor ama bazıları devam etmiyor.